25 Haziran 2010 Cuma

Kitaplar kitaplar

Hamilelik üzerine aldığım kitaplarımı bitirdim, internette ona buna baktım, artık bebek bakımına geçmenin zamanı geldi de geçiyor bile. İnternetten bir sürü kitap adına ulaştım, ama bunları da görmek lazım değil mi. Bir sürü kitap sırf yazılmış olmak için yazılmış mesela, içinde herkesin bildiği genel bilgiler var, 3-5 renkli resim de koydun mu al sana kitap. O yüzden internetten baktığım kitapları elime alıp karıştırmadan almamaya karar verdim ve dün akşam iş çıkışında Kızılay'a giderek listemdeki pek çok kitabı bulacağıma inandığım Dost kitabevine uğradım. Maalesef listemdeki kitapların sadece 2 tanesine ulaşabildim, gerisi de hep bilinen şeylerdi. Mehmet Öz bile bu konuda kitap yazmış bir başka yazarla birlikte. Zaten yazmasa şaşardım. Bu sene kıllı göbeğini açıp bel çevresini ölçmedi henüz, unuttu mu acaba?

O kitaba burun kıvır, şu olmaz derken listemde olmayan bir kitabı aldım ve hayal kırıklığıyla üst kata yöneldim. Diğer kitaplara da göz atayım yeni neler çıkmış diye rafların önünde gezinmeye başladım. (Aslında benim doçentlik sınavı için ders kitaplarından başka şeye bakmamam lazım bu ara ama bebek kitapları okumak istiyorum). Rafların birinin önündeyken yanında durduğum kız "içinde aşk olan eğlenceli bir kitap okumak istiyorum" dedi. Hiç üstüme alınmadım, sonuçta saçlarıyla kapanan kulaklarında cep telefonunun kulaklığı olabilir ve birisiyle telefonda konuşuyor olabilir, deli olabilir ya da en akla yatkını beni birlikte geldiği arkadaşı sanıyor olabilir. Netekim az sonra da elimdeki kitabı kaparak "sen ne aldın" diye bakmaya başladı. Ben de yüzümde bir gülümsemeyle kızın uyanma anını seyretmeye koyuldum. Az sonra şaşkınlıkla yüzüme baktı ve "çok özür dilerim ben sizi annem sanmıştım" dedi. Ben "sorun değil deyince de "ben de annem bu kitabı neden alımış ki diye şaşırmıştım, bir de elinizden kaptım, çok pardon" diye devam etti. "İleride işinize yarar belki" diye gülümseyerek uzaklaştım.

Şimdi diğer kitaplara ulaşmaya çalışacağım.

Düm gamlı baykuşla tekrar karşılaştık ve sorunun ne olduğu anlaşıldı. Bana yine kafamı dinleyeceğim son 4.5 ay içinde olduğumu hatırlattı, "ileride göreceksin hocam. Bu akşam benim için televizyonun karşısına kurul, istediğini seyret" dedi. Ben de sorununu tam olarak anladım. Çocuk erkil aile modelini benimsemişler, olan bu. Eskiden ataerkil olan aileler artık çocukların etrafında dönüyor maalesef. Anneler babalar çocukları büyürken nedense sınır koymayı beceremiyorlar, çocuklar da sınır olmayınca ipini koparıyor. Şımarıklığın bini bir para. Çocuk kendini hayatın merkezi sanıyor ve sonra da bu şımarık ergenlerle biz uğraşıyoruz. Bir ara bebeklerin televizyon izlememesi hakkında birşey yazmıştım. İsteyen şuradan görebilir. Gamlı baykuş ipleri çocuğa vermiş, nereye çekerse oraya gidiyor. Sonra da bana hayatımın bittiğinden falan bahsediyor.

Hep derim, teorikle pratik birbirini tutmaz elbette, bakalım ben nelerle karşılacağım ama biz annemizin bir bakışıyla, tek kelimesiyle sus pus olurduk, şimdiki büyümüş de küçülmüşler gibi laf yetiştirmez, pabuç kadar dillerimizle ortalarda dolanmazdık. Çocuk yetiştirmek zor iş biliyorum ama ebeveynler çocuklarının kişilik gelişimlerinin sınır koyarak sekteye uğramayacağını anlasalar artık.

Zamanla biz de göreceğiz bakalım ikiz çocuk yetiştirmek nasıl birşeymiş :)

3 yorum:

deniz dedi ki...

Hangi kitapları aldın?

ferulago dedi ki...

deniz, isimlerini unuttum, evde bıraktım diğerlerini, pazartesi yazayım dönünce

Adsız dedi ki...

ailenin hatasi yuzunden simarik yetisen cocuklardan benim cevremde iki tane var. biktim tek kelimeyle. (buyuk konusmus olmiyim nolur)