17 Haziran 2010 Perşembe

Ah Sony vah Sony

Sony çok iyi bir markadır bilirsiniz. Ama teknik servisleri bir daha hiçbir Sony malının yanına yanaşmama kararı almamıza neden oldu. Demek ki marka ne kadar iyi olursa olsun, iş teknik serviste bitiyormuş, teknik servis kötüyse marka ne kadar iyi olursa olsun, hiçbir değeri olmuyormuş.

Herşey kocamın bilgisayarının açma kapama düğmesinin bulunduğu yerin kırılmasıyla başladı. Şarj kablosu takılıyken ayağı takılmıştı kocamın, orası da çıkar-kırılır gibi olmuştu. Hemen Eskişehir'deki yetkili servise götürdü. Sonuçta kullanıcı hatası olduğunu biliyoruz, garanti kapsamına girsin diye bir derdimiz yoktu, neyse parası verip yaptıracaktık, aklımızda bu fikirle gitti kocam servise. Servisteki eleman ısrarla bilgisayarın çarpılması sonucu kırılmış olduğunu iddia etmiş. Bize inanmamasını bırakın, ücreti karşılığında yaptıracağımızı söylemesine rağmen ukalalığa devam edince kocam da almış bilgisayarı kapıyı vurup çıkmış.

İkinci servise gittiğinde bilgisayarı aldılar, ancak sonrasında bilgisayardan uzun süre haber alamadık.Yok satın aldığımız firma artık değişmişmiş de, Sony Eurasia'nın getirdiği sattığı mallara onlar bakmıyormuş da başkası bakıyormuş da, soracaklarmış da falan filan. Kardeşim bu mal Sony değil mi, sen de Sony servisi değil misin?

Neyse, dediğim gibi tamir etmek üzere aldıkları makineden uzun süre ses çıkmadı. Allah bilir İstanbul'a yolladıklarından bile şüpheliyim. Sürekli aramamıza rağmen 1 ay boyunca bilgisayar hakkında bir bilgi veremeyince cihazın başına birşey geldiğini, hatta kaybolduğunu düşünmeye başladık. Kocam en sonunda "bana bilgisayarımı iade edin diye ortalığı ayağa kaldırınca aleti bulup iade ettiler. Ama nasıl. Kocamın gözü gibi baktığı ve üzerinde tek bir çizik bile olmayan bilgisayarın kapağında boydan boya ve kocaman çizikler vardı. Sanki duvara sert bir şekilde sürtülmüş gibi. Bir de utanmadan aleti öyle aldıklarını iddia etmesinler mi? Kocamı zor sakinleştirdim.

Sonuç olarak kuvvetli yapıştırıcılarla çıkan-kırılan yeri kocam kendi tamir etti, üzerine de arabalarda kullanılan pastayla bakım yaptık, eskisi gibi olmasa da çiziklerin büyük kısmı kapanır gibi oldu.

Bu birinci vukuatlarıydı.

İkinci benim başıma geldi. 4 yıl kadar önce aldığım bir Sony MP3 playerım vardı. Belki görmüşsünüzdür, Sony bir ara mor, pembe, gri, siyah renklerde 4 GB ve 20 GB'lık MP3 playerlar çıkarmıştı piyasaya. Önce 20 GB'ı piyasadan kaldırdılar, sonra da diğerini. 20 GB diyorum size, dile kolay. İster harici hard disk gibi kullan aleti, ister binlerce (abartmıyorum) binlerce şarkı yükle. Herhalde bu kapasitede bir ürünün satış fiyatını az hesapladıklarını tahmin ettiler, karlı olmayınca da üretimden kaldırdılar. Önceleri 15-20 saat falan olan çalma süresi zamanla azaldı ve en son kullandığımda şarjı yarım saatte bir bitmeye başladı. Ben de aldığımız yere sorup teknik servis aracılığıyla pil getirtebileceğimi öğrendim (eyvah).

Servise telefonla ulaştığımda ellerinde pil olmadığını, İstanbul'a sorup bana geri döneceklerini söylidiler. Bekle bekle dönüş olmadı. 1-2 gün sonra aradığımda İstanbul'da da olmadığını, yurtdışı stoklarına bakacaklarını ve bana hemen bilgi vereceklerini söylediler. Yine arayan soran olmadı. Yine ben aradığımda Belçika'da bulduklarını, kaparo yatırırsam getirteceklerini söylediler. 130 liranın 60 lirasını hemen yolladım. Tarih 17 Mart idi. Hatta dekontu yolladığımı, söyleyip ellerine geçince bana bilgi vermelerini de istedim. Yine vermediler. 15-20 gün içinde geleceğini söyledikleri pil bir türlü gelmedi (tarih 17 Mart idi). Sonrasında İzlanda'daki yanardağ patladı, uçak seferleri falan aksadı, haydi aramayayım hemen, uçuşlar aksayınca gecikmiş olabilir dedim. 1-1.5 ay sonra aradığımda bana pilin henüz gelmediğini, uçuşların aksadığını falan söylediler. "Uçuşlar başlayalı 2-3 hafta oldu, bu ne aksaması" diye sorduğumda birşey diyemediler. Gelince sizi arayalım dediler hep ama kimse aramadı. Sürekli aradım (her arayışta aynı gerzek konuşmaları tekrar yaptılar), sonunda pilin gelmek üzere olduğunu, o gün gelen kargoyla ellerine geçeceğini ve beni arayacaklarını söylediler. O akşam değil ama 2-3 gün sonra lütfedip aradılar ve pilimin geldiğini söylediler. Bu arada 2.5 ay geçmişti.

Sonuç olarak pilime kavuştum, artık müzik dinleyebiliyorum ama kan kusturdular resmen. Kocam da Ankara'daydı kontrollerim için, servise birlikte gitmiştik. İyiki de öyle yapmışız, Sony servislerinin kötülüğünü bir kez daha gördük. Sekreterlerden birisi gözümüzün önünde tamire bırakılan 2 fotoğraf makinesini yere düşürdü. Diğer sekreterle de gülüştüler bu duruma. Ağzımız açık kaldı. Kimbilir ekstra ne arıza çıkacak makinelerde ve sahiplerine neler kakalayacaklar. Kocamın bilgisayarındaki çiziklerin nasıl oluştuğunu da anlamış olduk böylece.

Bir daha Sony mi? Asla almam. Ne kadar iyi olursa olsun. Üşenmeyeceğim ve şikayet mektubu yazacağım. İstanbul'a falan değil, direkt Japonya'ya . Bir markanın içine bu kadar sıçılmaz ki, adamlar bilsinler. Sonuçta bir şey çıkar çıkmaz, bizim içimiz rahatlasın da.

Hiç yorum yok: