17 Haziran 2008 Salı

ıhlamurlar altında

Yandaki ağaç bir Ihlamur ağacı. Tam altında her sabah otobüs bekliyorum. Birkaç yıl önce yine bir Haziran sabahı otobüs beklerken harika bir koku çarpmıştı burnuma. Biraz aşağıdaki apartmanın bahçe duvarında Hanımeli (Lonicera sp.) yetişir, acaba o mu demiştim ama koku farklıydı. Başımı yukarı kaldırdığımda kokunun kaynağını bulmuş oldum: Ihlamur çiçekleri. O ne muhteşem koku, o ne harikulade güzellik. Ondan sonra her yıl Haziran ayını bekler oldum Nihayet bu sabah özlediğim o kokuyu tekrar duyabildim. Şaşırdığım şey ise kimsenin toplamaya yeltenmemesi. Özellikle de caddenin karşısında bir aktar varken. Ağaçlar Belediye'ye ait olduğundan herhalde izin alma işleriyle kimse uğraşmak istemiyor, ben de o muhteşem kokuyu duyuyorum. Soğuk algınlığında ıhlamur çayı hazırlamak için aldığınız çiçek ıhlamurlara benzemez kokusu. Yeni açan çiçeklerin kokusu muhteşemdir. Bir ağaç dolusu olunca daha da muhteşem. Ihlamur (Tilia sp.) Tiliaceae familyasından bir ağaç. Mezun olmak için uğraşırken girdiğim Farmakognozi sözlü sınavında hocalara anlatmak üzere soru öbeği arasından çektiğim drog aynı zamanda. 3-4 sayfalık Ihlamur notunu bitkilerin özellikleri, etken maddelerin yapısını, etkilerini vs. anlattığımı hatırlıyorum. Ihlamur çok faydalı bir bitki. Farklı şekillerde farklı etkileri nedeniyle kullanılıyor. Resimden pek anlaşılmasa da bu tür sanıyorum Tilia argentea. Yaprakları kordat (kalp şeklinde, ama ters bir kalp) ve yaprakların arkası yoğun şekilde tüylerle kaplı. Zaten argentea adı da (epitet) yaprakların alt yüzünün sahip olduğu bu gümüşi renkten geliyor (argenteum: gümüş). Burnumuza gelen güzel kokunun nedeni çiçeklerde bulunan uçucu yağlar. Bu nedenle sakinleştirici etkisi var. Belki de otobüsün gecikmesine sinirlenmeme nedenim budur :) Hatta keşke biraz daha gecikse de bu güzel kokuyu biraz daha içime çeksem diye düşünüyorum her seferinde. Bu bana Japonya'daki bir adeti hatırlattı (eşim yine mi araya Japonya'yı sıkıştırdın diye dalga geçecek benimle ama tam sırası). Doktora çalışmam sırasında 3 ay kadar Tokyo'da kalmıştım ve şansıma bahar dönemine rastlamıştı. Baharın gelişi Japonlar için sakura dedikleri kiraz ağaçlarının çiçek açması demek. Ve kutlamaya değer bir olay. Her fırsatta devasa parklara gidip binlerce kiraz çiçeğinin verdiği kokuyu içlerine çekiyorlar. Sağlıkları için çok faydalı olduğuna inanıyorlar, günü yeşil alanda, bol oksijenli bir ortamda geçirmek de cabası. Ayrıca bahar geleneklerinden biri kiraz ağacı altında oturup bira içmek. Fakültede yanımızdaki laboratuarın elemanları bir öğleden sonrayı bu kutlamaya ayırmışlardı mesela. Hoş bir adet. Neyse, ıhlamura geri döneyim. Ihlamur hazırlama yöntemi hangi etkiden faydalanmak istediğinize göre değişir. Eğer sakinleştirici etkisinden faydalanmak istiyorsanız o zaman infüzyon denen sıcak suya atma yöntemini uygulayacaksınız. Kaynamış suya bir miktar ıhlamur atılır (tercihen çiçek ıhlamur, yaprak diye bildiğimiz ince uzun dar yaprak benzerleri aslında brakte dediğimiz bir yapı ve etken madde oranı daha düşük), bu arada ocağın altı kapatılır ve daha fazla kaynatma yapılmaz. Uçucu yağların özelliği adları üstünde uçucu olmaları. Kaynar suda fazla tutar veya ekstra kaynatma yaparsanız hepsi uçup gidecektir. Bu yöntemi sıcak su doldurduğunuz küvete ıhlamur atarak sakinleştirici banyo hazırlamada da kullanabilirsiniz. Ama eğer soğuk algınlığında, göğüs yumuşatıcı olarak kullanmak istiyorsanız o zaman yapacağınız şey müsilajın suya geçmesini sağlamak, bunun için de kaynatmaya devam etmeniz gerek. Bir fotoğraftan nerelere geldim, kendimi bir an derste sandım galiba :) Eğer bir gün bahçeli bir evim olursa bahçemdeki ağaçlardan birinin ne olacağı belli olmuştur herhalde. Muhteşem kokulu bir ıhlamur ağacı, altında bir salıncak veya hamak ve suratında aptalca bir gülümsemeyle ben...

Hiç yorum yok: